Türkiye Üzerine – 1, Göç ve Diaspora Meseleleri – 1
Göç, insanlık tarihinin başladığı günden bugüne farklı sebeplerle topluluk yaşamlarının göz ardı edilemez önemli bir parçası olmuştur. Temelde “insanların ekonomik, toplumsal yahut siyasi sebeplerle bir yerleşkeden başka bir yerleşkeye taşınması” göç olgusunu meydana getirmektedir.
Büyük göç hareketlerinin temelinde savaşlar yahut doğal afetler yer alır. Ancak günümüzde teknoloji, haberleşme ve ulaşım imkanlarının gelişmesiyle birlikte, göç sadece zorunlu bir eylem olmaktan çıkmış, bireysel ve toplumsal kalkınma amacıyla da gerçekleşen bir realite haline gelmiştir. Göç, hem göç edenler hem de göç edilen bölgelerde yaşayan insanlar için derin ekonomik, sosyal ve kültürel etkiler meydana getirmektedir.
Anadolu coğrafyasının bir geçiş güzergahı olması, tarihsel ve jeopolitik bir gerçektir. Bu konum, Türkiye’yi hem bir göç merkezi hem de bir göç yolu haline getirmektedir. Komşu coğrafyalardaki siyasi istikrarsızlıklar, savaşlar ve ekonomik sorunlar, Türkiye’yi göçmenler için bir hedef haline getirmektedir.
Türkiye Kuzeyi, Güneyi ve Doğusunda yer alan ülkelere nazaran çok daha demokratik, daha güvenli, uygulanabilir hukuk kurallarına sahip ve uluslararası düzeyde akademik olanaklar sunan bir ülkedir. Nitekim Türkiye’de birçok imkana erişmek, Türkiye’den dünyaya açılmak yahut dünyayı Türkiye’de yakalamak mümkündür. Hem de bunları bahsi geçen coğrafyalardaki insanların kültürel, dini öncelikleri yani yaşam tarzlarını koruyarak yapması mümkündür. İşte Türkiye bu noktada cazibe merkezi haline gelmektedir. Bu durum, sadece zorunlu göçmenleri değil, aynı zamanda eğitim, çalışma ve yaşam kalitesini yükselten olanaklardan faydalanmak isteyen göçmenleri de cezbetmektedir.
Bu şartlar altında, göç meselesinin etkin ve sürdürülebilir bir politika ile yönetilmesi elzemdir. Göçü düzenleyici ve diasporayı yönlendirici bir kamu otoritesinin oluşturulması, Türkiye’nin uluslararası arenada daha etkin ve güçlü bir pozisyon elde etmesini sağlayacaktır.
Almanya’nın Türkiye’den İşçi Göçü Politikası ve Göç Yönetimi
Almanya, 1960’lı yıllarda ekonomik kalkınmasını desteklemek amacıyla Türkiye’den yoğun işçi göçü almıştır. Almanya’nın bu süreçteki politikası, Türk işçileri geçici olarak istihdam etmeyi hedeflemiş ancak zaman içinde göçmen işçilerin kalıcı hale gelmesiyle farklı entegrasyon stratejileri devreye sokulmuştur. Almanya, işçi göçünü yönetmek için mesleki eğitim programları, sosyal entegrasyon projeleri ve vatandaşlık süreçleriyle göçmenleri ekonomiye entegre etmeye yönelik kapsamlı politikalar geliştirmiştir. Türkiye’nin de benzer bir modelle işçi göçünü düzenleyerek ekonomik kazanımlar elde etmesi mümkündür. Nitekim Türkiye’den göçenlerin bugün Avrupa’nın göbeğinde bir diaspora oluşturduğu göz ardı edilmemelidir.
Amerika’nın Melting Pot Politikası ve Kültürel Entegrasyon
Amerika Birleşik Devletleri, göçmenleri topluma entegre etmek için “melting pot” olarak adlandırılan bir politika izlemektedir. Bu politika, farklı kültürlerden gelen insanların Amerikan toplumuna uyum sağlamasını teşvik eden bir yapıyı ifade etmektedir. Göçmenlerin sosyal, ekonomik ve kültürel olarak bir arada yaşaması, ülkenin yenilikçi ve üretken yapısını güçlendirmiştir. Türkiye’nin göç yönetiminde de benzer bir strateji izleyerek kültürel uyumu sağlayan ve göçmenleri topluma kazandıran bir sistem geliştirmesi mümkündür.
Yani Türkiye’de herkes kendi geleneklerini ve yaşam tarzlarını korumalıdır fakat bu asla Türkiye’deki toplumsal düzene aykırı olmamalıdır.
Ağır ve Mevsimlik İş Gücü Temini ve Toplumsal Uyum Programları
Tarım, inşaat ve sanayi gibi alanlarda ara eleman ve işgücü eksikliğini gidermek için göçmen emeğinin düzenlenmesi ve bu alanlarda şeffaf, insani şartlarda istihdam edilmesini sağlamak kritik bir gerekliliktir. Nitekim Türkiye’deki Suriyeli ve Afgan mültecilerin özellikle üretim alanındaki ara elman/nitelikli usta sorununa çözüm olduğu, tarım işçisi olarak çalıştıkları, ağır beden işçisi olarak çalıştıkları göz önüne alındığında, göç seçici ve planlanarak yönetildiğinde bir krizden öte bir kazanıma ve zenginliğe dönüşmektedir. Bunun yanı sıra, göçmenlerin sosyal yaşama entegre olması ve yerli halk ile uyumlu bir şekilde yaşamaları için projeler geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir.
Göç ve Diaspora Bakanlığı Neden Gereklidir?
Göç ve Diaspora Bakanlığı, Türkiye’nin hem göçmen politikasını hem de yurt dışındaki Türk diasporasını yöneten, koordine eden ve stratejik kararlar alan bir kurum olmalıdır. Bakanlık, şu önemli görevleri üstlenebilir:
- Göç Yönetimi: Göçmenlerin entegrasyonu, göçmen politikalarının belirlenmesi ve uyum süreçlerinin yönetilmesi.
- Uluslararası Yasal ve Diplomatik Süreçler: Mülteci hakları, uluslararası hukuki düzenlemeler ve göç konusundaki iş birliklerinin yürütülmesi.
- Diaspora Politikaları: Yurt dışında yaşayan Türk topluluklarının desteklenmesi, haklarının korunması ve Türkiye ile bağlarının güçlendirilmesi.
- Ekonomik Katkı ve Yatırım Teşvikleri: Göçmenlerin ve diasporadaki Türklerin Türkiye ekonomisine katılımını arttıracak programların hayata geçirilmesi.
- Yurtiçi Sosyal Dağılımın Planlanması: Yasalara uygun şekilde göçmenlerin yerleşiminin/ikametinin sağlanması. Aşırı öbekleşmeye mani olarak sosyal düzenin bozulmasının önüne geçilmesi.
Sonuç olarak; Türkiye’deki göçmen varlığının her ne kadar sosyal sorunlara dönüştüğü gözlemlense de bu durumun esaslı sebebi göç değil etkin ve hedef tutan bir göç politikasının olmamasından kaynaklanmaktadır. Türkiye’nin göç politikalarını dizayn edecek, insanlara geleceğe ilişkin belirginlik sağlayacak ve özellikle tersine beyin göçü başta olmak üzere dünya üzerindeki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını gözleyerek onların varlığından güç devşirecek bir bakanlığa ihtiyaç vardır. Bu bahsin her başlığı kendi içerisinde ayrı ayrı başlıklar oluşturacağından meselelere ilişkin yaklaşım ve çözüm önerileri gelecek yazılarda paylaşılacaktır. Nitekim 6 Şubat Depremi başta olmak üzere yaklaşan İstanbul Depremi de iç göç meselesini önümüze koymuş ve hatta zorunluluk haline getirmiştir.
24.02.2024 – Ankara – Mesut ÖZDEMİR